Köle İsyanları Spartacus 2. Kısım
Köle İsyanları Spartacus 2. Kısım
Köle isyanları Spartacus 2. Kısım, Ama Spartacus o sırada öylesine güçlüydü ki, ona karşı girişilen savaş, plutarkhos’un aktardığına göre, Roma’nın karşılaştığı “en zor, en tehlikeli savaşlardan biri” oldu (Crassus, 9). Roma, Spartacus’e karşı, 72 yılı konsüllerinin, L.Gellius publicola ve Cornelius Lentulus’un iki ordusunu, yani bütün askerî gücünü gönderdi, ama onu kuşatma girişimi tam bir bozgunla sonuçlandı: Hatta Romalıların ağırlıklarının bir bölümü asilerin eline geçti. Orosius, dolambaçlı söze başvurmadan, “güçlerini birleştiren iki konsülün, korkunç bir çarpışmanın sonunda bozguna uğradıkları”nı belirtmektedir. Üstelik Spartacus, Romalılardan alınan malzeme ile silahlanıp donanmış, sayısı artık yüz bini bulan ordusunun başında, köle hareketleri tarihinde ilk kez, korkusuzca saldırıya geçti. Biraz önce sözünü ettiğimiz çarpışmanın olduğu Samnium’dan kuzeydeki dağlık Mutina (po yakınlarında) bölgesine yürüdü ve burada, yolunu kesmek isteyen Gallia Cisalpina prokonsülü C. Cassius Longinus’u yendi.
Birinci kısmı okumadıysanız.. I.Kısım
Bugün elimizde bulunan kaynaklarla, Spartacus’un ordusunu ilkin kuzeye, sonra güneye götürmesinin nedenlerini tartışılmaz bir biçimde açıklayamayız. Spartacus’un tasarılarına nüfuz etmeyi deneyen bazı eski yazarlar, ordusuyla birlikte İtalya’dan çıkmak niyetinde olduğunu ileri sürmektedirler. Örneğin isyancıların askerî güçlerini çok doğru değerlendiren plutarkhos “Spartacus o sırada korkunç olduğu kadar büyük biri olduğunu da gösterdi” diye yazmaktadır, ama (belirgin bir biçimde tahminlere geçerek) şöyle sürdürmektedir: “Başarılarından gözü kamaşmaksızın, çok aklı başında önlemler aldı ve Roma karşısında zafer kazanmak hayaline kapılmaksızın ordusunu Alpler’e yöneltti, bu dağları aşarak herkesin kendi ülkesine, kimilerinin Gallia’ya, kimilerinin de Trakya’ya gitmesinin en doğru yol olduğunu düşünüyordu”
Köle İsyanları Spartacus 2. Kısım
Aynı kaynaktan (Sallustius) yararlanan Appianos da Spartacus’un yürüyüşünün aslında Alpler’in ötesine “geri çekilmek” niteliği taşıdığını ileri sürmektedir. “Bununla birlikte Spartacus, konsüllerden biri önünü kesip öteki arkadan sıkıştırırken, Alpler’e, Gallia’ya doğru Apenninler boyunca ilerliyordu.” . Ama aynı zamanda Appianos’da son derece değerli bir tanıklıkla karşılaşmaktayız: Appianos, neredeyse Alp geçitlerine yaklaşan Spartacus’un durumunu gözden geçirip Roma üzerine yürümeye karar verdiğini kanıtlamaktadır: “Spartacus… onları (konsülleri) sırayla yendi, ve düzensiz bir şekilde geri çekilmek zorunda bıraktı. Spartacus, Crixus’un öldürdüğü kölelerin ruhlarına üç yüz Romalıyı kurban etti; kendisine gerekli olmayan bütün ağırlıkları ateşe verdikten, bütün tutsakları kılıçtan geçirdikten ve yük hayvanlarını boğazlattıktan sonra yüz yirmi bin piyadeyi bulan ordusuyla hızla Roma üzerine yürüdü… Birçok insan ondan yana çıkıp ordusuna katılmaya geldi; ama artık kimseyi kabul etmek istemiyordu.
Titus Livius’tan (“bu zaferlerden gururlanan Spartacus Roma üzerine yürümeyi tasarlamaya başladı”) kaynaklanan Florius gibi bu planı doğrulamaktadır. İsyancı kölelerin şefinin bu garip ve değişken davranışını modern tarihçiler çeşitli biçimlerde açıklamaktadırlar. Kimileri, Spartacus’un, İtalya’yı yağmalamayı sürdürmek isteyen ordusu üzerindeki otoritesini yitirmiş olduğunu düşünüyorlar; kimileri de ?ô’da meydana gelen bir taşkının ırmağı geçmesine engel olduğunu, ya da Spartacus’un Gallia Cisalpina kırsal kasabalarının direncinden çekindiğini, ya da Alpler’i aşmanın güçlükleri karşısında gerilediğini ileri sürüyorlar. Olasılığı en yüksek varsayıma göre, kazandığı askerî başarılardan yüreklenen Spartacus, Roma üzerine yürümek planını tasarlamıştı
Korkunç isyancı köleler ordusu güneye doğru ilerledi. Roma korku içindeydi; o sırada başkentte bulunan Sulla’nın son arkadaşı, Collina kapısı savaşı “kahramanı”, diktatörlük yetkileriyle donanmış M. Licinius Crassus, Spartacus’un bozguna uğrattığı iki konsül ordusunun kalıntıları da aralarında olmak üzere bütün cumhuriyet silahlı güçlerinin başına geçirildi. Büyük köle sahibi olan Crassus’un isyanı ezmekte büyük çıkarları vardı. Köleci sınıftan büyük bir gönüllü kitlesi Crassus’un sancağı altında toplandı ve bu büyük tehlike karşısında, çok eski zamanlarda uygulanan disiplin önlemleri tekrar yürürlüğe konuldu: Savaş alanından kaçan birlikler cezalandırıldılar:
Askerler onar kişilik topluluklar halinde kura çekiyorlar ve kurayı çeken asker öldürülüyordu. Crassus bu yöntemle bir anda beş yüz askeri ölüme gönderdi; Appianos ise 4.000 idamdan söz etmektedir. M. Lucullus’un ordusu Trakya’dan, ?ompeius’un ordusu İspanya’dan aceleyle çağrıldı. Bütün İtalya’dan toplanan büyük bir ordunun başında, Crassus, Spartacus’un yolunu ?icenum sınırında kesmeyi denedi. Ne var ki kuşatma manevrası başarısızlıkla sonuçlandı: ?roconsul yardımcısı Mummius’un komuta ettiği, çevirme hareketiyle görevli iki lejyon paramparça oldu ve bunlardan ancak silahlarını atarak kaçan bir bölüm asker kurtulmayı başardı. Ama Appianos bize şu önemli bilgiyi vermektedir: “Spartacus, bu başarısına karşın, savaş sanatında henüz yeterince ustalaşmadığını ve birliklerinin tümünün uygun biçimde silahlanmamış olduğunu hissettiği için, Roma üzerine yürümek olan ilk tasarısından vazgeçti” picenum savaşından sonra, Spartacus, Sicilya’ya geçmeyi düşünerek güneye doğru yürüyüşünü sürdürdü.
Plutarkhos bu konuyla ilgili olarak şunları yazmaktadır: “Lucania’yı geçip denize doğru çekilen ve Messina boğazında Sicilya korsanlarıyla görüşen Spartacus, Sicilya’ya iki bin adam göndermeyi tasarladı; bir süre önce bastırılmış ve büyük bir ayaklanma için küçük bir kıvılcım bekleyen köleler savaşını bu adada tekrar başlatmak için bu kadar insan yeterli olacaktı
Kuvvetlerinin büyük bölümü, Bruttium’un ucundaki Rhegium yarımadasında bulunuyordu ve Crassus’un kendisini buraya kıstırmak için yaptığı çalışmaları sakince izliyordu: “Crassus bir denizden öteki denize 300 stadion (54 km) uzunluğunda, dört buçuk metre genişlik ve derinlikte bir çukur kazdırdı ve bu çukur boyunca çok kalın ve çok yüksek bir sur yaptırdı” Korsanlar ihanet ettikleri ve söz verdikleri gemileri sağlamadıkları, bir baskı rejimi altında ezilen köleler de kendi başlarına ayaklanmayı göze alamadıkları için, Sicilya’da bir ayaklanma çıkarmasına bel bağlayamayacağı ortaya çıkınca, Spartacus bir kış gecesi kar fırtınasından yararlanarak kuşatma hatlarını zorladı ve düşmanın arkasına geçti. Crassus, artık yolu açık olan “Roma üzerine Spartacus’un yürümesinden korktu.” Ama bu sırada, Trakya ve İspanya’dan çağırılan ordular geliyordu.
Bunun üzerine Spartacus, iki ordunun birleşmesine engel olmak amacıyla, Brundisium’da karaya çıkmakta olana Lucullus birliklerine karşı yürümeye karar verdi. Ama Roma’nın İyon Denizi’ndeki büyük savaş limanı Brundisium bir saldırıyla ele geçirilemeyecek kadar iyi tahkim edilmişti. Bunun üzerine Spartacus, kesin bir savaş amacıyla Crassus üzerine döndü. Başlarında Caius Cannicus (büyük bir olasılıkla İtalyan kökenli) ve Castus’un bulunduğu yeni bir hoşnutsuzlar topluluğunun ayrılmasıyla, kısa bir süre önce, ordusu epeyce zayıf düşmüştü. Ordudan ayrılan bu on iki bin kişilik güç, üzerine çullanan Crassus tarafından yok edildi. Spartacus ile Crassus arasındaki son savaş kuzeydeki Lucania’da oldu. “Çarpışma uzun ve çetin oldu; çünkü Spartacus’un adamları umutsuzca çarpışıyorlardı. Ama Spartacus kalçasından okla yaralandı. Diz üstü düştü, kendisini kalkanıyla savunarak, üzerine saldıranlara karşı savaştı. Sonunda, Spartacus ve çevresinde toplananlar savaş alanında can verdiler. Ordusunun geri kalan bölümü (komutanın ölümünden sonra) paramparça olup dağıldı. Gladyatörlerin verdiği ölülerin sayısı sayılamayacak kadar çoktu. Savaşta bin Romalı öldü. Spartacus’un cesedi bulunamadı
Plutarkhos, Spartacus’un ölümünü bir başka biçimde aktarmaktadır: Çarpışmadan önce “kendisine atını getirdikleri zaman, kılıcını çekip öldürdü. Zafer kazanacak olursak düşmanın atları arasında iyi atlar bulurum, yenilecek olursam ata gereksinimim olmayacak dedi. Bunları söyler söylemez, Crassus’ü bulmak amacıyla düşmanın ortasına atıldı… Crassus’a bağlı iki centuria’yı (yüz kişilik birlik) kendi elleriyle öldürdü. Nihayet, kendi adamlarının yalnız bıraktığı Spartacus, düşmanın ortasında tek başına kaldı, savaş alanında can verirken bunun bedelini düşmana ağır ödetti.” İlkçağ yazarlarının anlatılarına varıncaya kadar, halk arasında bir destansı kahraman durumuna gelen, isyancı kölelerin komutanına karşı derin bir saygı hissedilir.
Onun adı, o zamandan sonra bu tür bir ayaklanmanın sürekli korkusunu yaşayan köleliğe dayalı her toplum için ürkütücü bir hayalet haline geldi. Kölelerin hareketi ezilmişti. Spartacus ölmüş, İtalya dağlarında izlenen ordusunun kalıntıları yavaş yavaş yok edilmişti. Crassus, Capua-Roma yolu boyunca altı bin köleyi çarmıha gerdirdi; kuzeye sızmayı başaran çeteler, daha sonra “bu savaşın köklerini yok etmekle” övünen ?ompeius tarafından yok edildiler. Ama Spartacus’un silahlar karşısında yenilen davası manevi bakımdan zafere ulaşmıştı; öyle ki, M.S. II. yüzyılda yaşayan plutarkhos ve Appianos gibi köleci dünyanın tarihçileri bile, Spartacus’un kişiliğine karşı sevgi izleri taşıyan bir yargı getirirler; Crassus döneminde, kölelerin sömürülmesi yöntemlerinin dayanılmaz ve tehlikeli niteliğini kabul ederler.
Köle emeğinin kârlı olmadığını düşünen ve emekçi sömürüsünün yeni biçimlerine –?eculium24 ve kolonicilik– geçmeye başlayan köleci toplumun yeni kuşaklarının zihniyetini yansıtmaktadırlar. Spartacus ayaklanmasından sonra köleci anlayışta önemli değişiklikler olmuştur; ( MÖ 73-71 ) yılları büyük köle ayaklanmasının tarihsel önemi buradan kaynaklanmaktadır.
Bir yanıt yazın