Antik PersArkeoloji🌐MS.MÖ Savaşlar

Cunaxa Savaşı MÖ 401

Cunaxa Savaşı

Cunaxa Savaşı. Tarihler MÖ 401 yılını göstermektedir. Büyük pers imparatorluğu bilinen dünyanın yarışından fazlasına sahiptir. Diğer yandan Antik Helen dünyasının önemli Kent devletleri SPARTA ,ATİNA , ve niceleri amansız bir mücadele içerisindedir. HANI şu meşhur PELOPONNESOS savaşları yeni bitmiştir sparta üstünlük sağlamış Atina birliği ve Atina dahil olmak üzere çoğu kenti hükümranlığı altına almıştır. Fakat öte yandan çok uzaklarda yaklaşık 2200 km ötede, pers imparatorluğunun merkezinde PERSPOLİS sarayında iktidar savaşları baş göstermiş imparatorluk kanlı baskınlara maruz kalmıştır. Aralarında HALIKARNASSOS(Bodrum) ,MILETOS( DİDİM) ,SMYRNA( izmir ) kısacası HOMEROS ,EZOP Ve HEREDOT’UN vatandaşı olduğu birçok kent PERS boyunduruğu altındadır .Tahta çıkan pers imparatoru ARTAXERXES ve Kardeşi GENÇ KYROS arasında sonu gelmez anlaşmazlıklar imparatorluğu sonsuz bir karanlığa sürüklenmektedir bu nefis mücadelesi trajik bir son ile bitecektir. Kanlı bir saray darbesine kalkışan KYROS alt edilir ve çok uzaklara sürgüne gönderilir. Gönderildiği makam ve bölge dikkat çekicidir LYDIA satrabı olarak irandan SARDES ( salihli) bölgesine gönderilmiştir. İşte Hikayemiz tam olarak burada başlayacaktır.

LYDIA satrabı ( valisi ) aynı zamanda pers tahtının varislerinden biri olan genç kyros, şahsına yapılan hakaretin intikamıyla yanıp tutuşuyordu Fakat kalkışacağı eylem büyük riskler taşıyordu, emri altında ki 100.000 pers gönüllüsü ,imparatorluğun en seçkin birlikleri ölümsüzler, Erguvan kaftanlarıyla mağrur MED askerleri ve güneş gibi parlayan saçlarıyla İSKİT savaşçıları prense ölümüne bağlıydı. Bu hareket 2200 km mesafede Büyük PERS ülkesine karşı başlayacaktı, nitekim mahkimat zorluydu ve O sıralar SPARTA meclisi tarafından idam cezasına çarpıtılan ve kaçarak soluğu günümüz EPHESUS ( Efes ) kentinde alan meşhur bir General SPARTALI CLARIUS prensin dikkatinden kaçmamıştı CLARIUS kendisine bağlı Savaş kaçkını ve yıllarca devam etmiş olan PELOPONNESOS firarileriyle adeta Harami hayatı yaşıyordu. Emri altındaki GREK askerleri bu sefer için destek olabilirdi, tez şekilde CLARIUS ve adamlarını SARDES karargahına çağırtan KYROS , onu ve adamlarını çok güzel ağırladı ve kalkisacagi eylemin detaylarından bahsetti bu bir intihardı. Doğuda yarim milyon askere hükmeden haşmetli pers ordusu nasıl olurda bir avuç yunan ve Satraplık askeri bu savaşı kazanabilirdi ? Kendisine maddi bütün imkanlar sağlanan CLARIUS Kıta yunanistan ve ege boylarında Köşe bucak taraftar kazanmaya başladı ve işin ilginç tarafı ,bu sefere dönemin saygin kişiliklerinden biri olan şair, yazar ,filozof KSENEPHON ve beraberindeki birçok STOA öğrenciside katılacaktı bir avuç Grek askeri küçük Asyada ve Babil çöllerinde sıkışıp kalacak zorlu kaderleriyle bu dönüş yolunda zorluklarla yüzleşecekti.

MÖ 401 yılında günümüz SALİHLİ ( SARDES) yakınlarında toparlanan başı bozuk yunan birlikleri Satraplık dahilinde, LYDIA bölgesinde konuşlanan pers birlikleriyle birleşti . PRENS KYROS ve önderliğinde örgütlenen bu ordu MÖ 401 yılının Ocak ayının 5. Gününde doğuya doğru yani pers imparatorluğunun kalbine doğru amansz bir yürüyüşe başladı. Aralarında yazar ,şair ve aynı zamanda asker olan Meşhur KSENEPHON ve yoldaşlarıda bulunuyordu, nitekim zorlu bir yürüyüş olacaktı bölge kabileleri ile gelişen ilişkiler kontrol.altinda tutulmalı ve Yaklaşan tehlike pers satrapliklarina sezdirilmeden hareket tamamlanmalıydı, PRESN KYROS’UN ordusu çok çeşitli birliklerden farklı uluslardan oluşuyordu. Ordunun en önünde PERS süvari birlikleri, hemen sağ yakada Etiyopyalı pala tutan yaya savaşçılar, sağ kanatta Fenikeli okçular, merkezde prens ve onu korumakla yükümlü profesyonel 10 bin kişilik ölümsüzler taburu ve Prensin bulunduğu merkezin ardını korumakla yükümlü Erguvan kaftanlarıyla MED süvari birlikleri ve iskit savaşçılarıda dikkat çekmekteydi. işte bu muazzam ordunun hemen yanında 10 bin kişilik ağırlığı SPARTA birliklerinde oluşan bir yunan birliği bulunuyordu içlerinde dikkat çekici kişilikler bulunuyordu, KSENEPHON, GENERAL CLARIUS, KÖLE SUVARİ TEMO ,PERDIKKAS ve niceleri bu meşhur PERS hanedan darbesine katılmak için yola çıkmıştı.

Ordu sardesten hareket edeli 3 gün olmuştu şimdi PİSİDİA bolgesine varmışlardı birlik burada kamp yapmak istedi ,bir saattir KESENPHON ve TEMO bir atın dizini burkmak yada ayaklarını sakatlamamak için taşlı bir yol boyunca Nehrin yukarı tarafına doğru dikkatle ilerleyerek, Atları çekiyorlardı. Rehber gözcülerin yakınlarda bulunacağını söyledikleri bir geçiş noktası arıyorlardı fakat ilginç olan birşey vardı yerli halkın Pisidia yerlilerinin , ordunun geçişini engellemek için kesip etrafa saçıtıklatı köprü kalıntıları iyiye işaret değildi 10 bin yunanlı birlik beraberindeki PERS kuvvetlerinden ayrı kamp kuruyordu ve bu durum sayıca az olan yunan birliğini perslere nazaran Tehlikeye sokuyordu. Ayrıca bir çığlık gibi akan suyun sesi birlikler arasında iletişimi zorlaştırıyor huzura imkan vermiyordu .Yunanlıların bulunduğu konumun sağ tarafında dik ve çakıllı bir tepe, neredeyse bir uçurum vardı; burası yüzeyin altında devasa bir kemirgen koloninin inşa ettiği geniş bir tünel ağının delikleri yüzünden tırmanılamaz durumdaydı. Yunanlılar geçerken pul pul dökülen killi şişt ve yıkıntılar, arada sırada birliğin önüne yada arkasına düşüyor, yükseltinin tepesinde sanki birilerinin olduğunu düşündürerek huzursuzluk yaratıyordu ancak nezaman baksalar yüzeyi çukurlarla kaplı çakıllı tepeyi ve arada sırada bir delikten gizlice çıkan ufak tefek kabarık tüylü kafalar görünüyordu, KSENEPHON ileride amaçsızca oturan ufaktan bir çocuk gördü, çocuk heykel gibi dönük duruşuyla dikkat çekiyordu Adeta Atinada çokça gördüğü Heykelleri anımsatıyordu. Çocuğa usulca yaklaştı yunan kampından uzaklaşmıştı Persler ise yaklaşık 2 km daha aşağıda çoktan yerleşmişti. Ona yaklaştı ve merakla yüzüne baktı, çocuk onu girmezden geliyordu yada varlığının farkında değilmiş gibi davrandı. Dokuz ya da on yaşından daha büyük olamazdı ve onun buraya bu noktaya ordunun geçiş güzergahına ve kampın yakınlarına nasıl geldiğini merak etti.

Ejderhalar şeklinde dokunmuş gümüş sancakları olan ,yaldızlı ve mücevherlerle kaplı mızraklarıyla pantolonlu MED safları PERS kampını çevreliyordu. Rüzgâr bu Ejderhaların aralıklı dişleri arasından geçerken öfkeyle tıslıyor uzun kuyrukları arkalarında esen rüzgarla dalgalanıyordu. Süvarilerin arkasında, genellikle generallerin muhafızları için ayrılan şeref yerinde birlik içinde yürüyen Gururlu yunan Genarali CLARIOS dikkat çekiyordu. Kızıl pelerini Rüzgarda dalgalanıyor ve arkasındaki spartalı Askerlerin özenle örülmüş uzun saçları sırtlarından aşağı sarkıyordu birliği daha detaylı anlatmak mümkündür fakat az ötede KSENEPHON ve Diğer yunanlıların birliğinde ilginç olaylar dönüyordu, KSENEPHON çocuğa meraklı gözlerle bakmaya devam ediyordu yanakları açlıktan içine çökmüş bakışları donuktu .sanki kısa süre önce tıka basa bal yemiş sonrasında ağzını yıkamayı unutmuştu ağzının kenarlarındaki deri kirlenmişti. Kirin dudaklarının etrafında birikmesine ,silmeye meyli yokmuş gibi göründüğü burnundan sürekli akan sümüklerle karışmasına izin veriyordu. KSENEFON TEMOYA dönüp bakıştılar bu çocuğun akli başındamı general diye sordu ? Omuzlarını silkti ve iletişim kurmaya çalıştı o sırada yunanlı Müfreze komutanı CLEON geldi CLEON gözleri iri görmeyen ve tuhaf çalıyı andıran saçları olan uzun boylu, sırık gibi bir adamdı. Yıllar önce bir PERS yağması sonucu esir alınmış tecrübeli bir Savaşçıydı, fakat o zamandan beri tamamen bir perse dönüşmüştü. Çocuğa küçümseyerek bakıp bağırıp soru sordu .çocuk anladığına dair herhangi bir tepki vermiyordu; gözünü kırpmaya ona bakmaya dahi tenezzül etmedi sadece parlayan beyaz larvaları duyarsizca ağzında çiğnemeye devam etti CLEON başka bir soru daha sordu ,tekrar aynı tepkiyi aldı sonra omzunu silkti ve bu çocuk bir EMBESİL dedi herkes şaşkına dönmüştü fakat burası PİSİDİA topraklarıydı ve havada ters giden birşeylerin kokusu vardı.

“Onu konuşturabilsek faydalı olurdu ” dedi KSENEPHON ,çocuğa düşünceli şekilde bakarak ,” Bölgeyi bildiği açık ” yoksa burada böyle rahat bir şekilde oturuyor olamazdı.” Bu yakınlarda bir geçiş noktası olup olmadığını biliyor olmalı ” KSENEPHON atının taşıdığı heybesini karıştırdı. Kayanın üzerindeki çocuğun yanına tekrar oturdu iki gün önce bir Av gezisinden kalma bir parça kızarmış yaban domuzu etini açlık çeken yumurcağa uzattı, çocuk etin kokusunu alınca gözleri titreşti ve başını KSENEPHON’UN yüzüne bakmak için çevirdi. Neredeyse görebileceğinden daha hızlı bir şekilde eli uzandı ve ete daha bakmadan onu kapıp tek bir hızlı hareketle deri kesesinin içine tıkıştırdı. Sanırım sonra tüketmeye niyetliydi ,çünkü sonra bakışlarını nehrin üzerindeki önceki hedefine tekrar çevirdi ve larvaları yavaşça çiğnemeye kaldığı yerden devam etti .”çocuğun ne anlatmak istediğinden emin değilim” dedi KSENEPHON şaşırmış halde CLEON’un Atından inmesini işaret etti ve üç atın dizginlerini de ufak bir çalının bükülmüş dallarına bağladı. Bu sırada iki SPARTALI yolun diğer tarafında sabırla etrafı inceliyor, kendi atıştırmalıklarını yiyor ve sessizce sohbet ediyorlardı ve KSENEPHON CLEONA dönerek ” ona tekrar sor daha kibar ol sadece geçiş yolunu öğren ” dedi CLEON somurttu ,sonra ifadesini büyük bir çabayla kabullenmiş bir yüz eksitmeye çevirdi çocuğun yanına çömelip ona birkaç dakika sorular sordu ama yine nafileydi. Ancak tam ayağa kalkarken ,çocuk kendi dilinde yani PİSİDIA dilinde iki yada üç kelimelik birşey fısıldadı CLEON sanki dahasını beklercesine hareketsiz şekilde çocuğa odaklandı ama görünüşe göre çocuk söyleyeceklerini söylemişti ve fazla konuşmaya niyeti yoktu derken bir asker hızla çıkıştı ” çocuk ölümü beklediğini söylüyor komutanım ” dedi KSENEPHON çocuğa yaklaştı ” belki aç görünebilir fakat ölüme falan yakın değil bu çok garip ” dedi işte tam o sırada tepelerden irili ufaklı çakıl taşları yavaş yavaş birliğin üzerine yağmaya başlamıştı.

Bu ufak kayaları görmezden gelmeyi öğrenmişlerdi, ancak çocuk önlerine düşen önlerine düşen kayalara şaşkın şekilde baktı. Az sayıda çakıl taşının ardından daha büyük kayalar yağmaya başladı; bu kez doğrudan vuracak olsa bir bacağı koparacak irilikteydi KSENEPHON bayırın tepesine bakındı fakat hiçbirşey göremedi ancak çocuk kayanın üzerindeki tüneğinden hızla atlayarak ağırlığını bir o yana bir bu yana vererek , koşmaya başladı. Sanki dağılın der gibi görünüyordu çünkü ağzını açmış konuşmaya haykırmaya başlamıştı. Fakat kelimeler kulakları sağır eden gürültüde uçup gidiyordu herkes birden yukarıya baktı ve bu bir pusuydu, tepelerde küçük siluetler şeklinde yüzlerce PİSİDIA haramisi belirmişti. Yunanlıların silahlarını kuşanmaya vakitleri yoktu durum yola çıktıkları PERS birliğinde de aynıydı tarihler MÖ 401 senesini gösteriyordu 10 bin yunanlı ve beraberlerindeki 150 bin kişilik pers birliği pusuya düşmüştü “pisidyalilar” dedi KSENEPHON tükürür gibi “bize pusu kurdular çocuğu dinlememiz gerekirdi ” tepeye baktıklarında aynı çocuğun koşarak tepeye çıktığını gördüler o anda eşkıyalar kayaları yuvarlamaya ve ok yağmuruna devam ediyorlardı. Grubun yarısı hemen ortadan kayboldu; hiç şüphesiz, durdukları yerden işlerini bitirmek için yan tarafa inen gizli patikalardan birine girmişlerdi. Diğerleri ise daha fazla çakıl ve kayayı yerinden oynatıp aşağıya yuvarlamaya devam ediyordu YUNANLILAR hızla toparladı SPARTA birlikleri savunma pozisyonu almış kapanma faslına geçmişti ancak düşman zirveyi tutuyor avantaj onların elindeydi yapacak birşey yoktu. KSENEPHON birliğin basında işaret ederek, çıldırmış gibi baktı ve aşağılarında bulunan dik bayırdan yarı sürünerek yarı yuvarlanarak ,başka bir çiğin altında ezilmeden yunanlıları Nehre indirmeyi umarak ve tek kelime etmeden yalapalıyordu. Yaptıkları şey tam inmek sayılmazdı çünkü o noktada nehir köpüklü sulardan altı yedi metre kadar yukarı uzanan sarp kayalarla dar bir geçitten akıyordu yunanlılar hep bir ağızdan haykırarak tanrılara ERCHİA karnavalında yalvarırcasına dua ederek yüzme becerilerini sınamak için kısa süreliğine durup suya atladılar.

Devamı gelecek..


Yazı; mehmet-aslan

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu