Batı Akdeniz Egemenliği Roma
Batı Akdeniz Egemenliği Roma
Batı Akdeniz Egemenliği Roma;
Roma İmparatorluğu
İtalya’nın fethi Roma’yı, Akdeniz’in en büyük devletlerinden ve dönemin dünya politikasının en önemli etkenlerinden biri durumuna getirdi. 273 yılında, Mısır kralı Ptolemaios Philadelphos dostluk ve ittifak önermek üzere Roma’ya bir elçi gönderdi ve aynı yıl Roma elçileri bu ziyarete karşılık vermek için ilk kez İskenderiye’ye ayak bastılar. Ayrıca, Apenninler yarımadasının ticaretle uğraşan büyük kent-devletlerini (Capua, Neapolis, Tarentum, vb.) ellerinde bulundurmaları ve müttefiklerin kendi aralarında ticaret yapma yasakları, Roma’lı tüccarlara bütün İtalya’da aracı ticaret tekelini sağladı.
Ara işlemlerinin dışında kredi ve faiz işleri de yapan sarraf birliklerinin; Apulia, Lucania ve Bruttium’un devletten kiraladıkları otlaklarında, köle çobanların güdümünde otlayan büyük sürülerin sahibi olan hayvan tüccarlarının; dış ticareti eline geçirmiş ve özellikle Hellas’a, daha önce güney İtalya Grek kentlerinin ticaretini yaptığı tuzlama, yün ve deri ihraç eden tüccarların ortaya çıktığı görüldü. Kendi önemlerinin bilincinde olan bu yeni tüccar ve zanaatçı öğeler, Roma politikasını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyorlardı. Bundan dolayı, yandaşlarından biri olan censor Appius Claudius, 312 yılında, bunlara Roma halk meclisinde egemen konumu sağlamayı denedi: Başkent nüfusunu, kentlilerin oyunun her zaman üstün geleceği şeklinde, bütün Roma tribusları arasında yeniden pay etti.
Bu değişiklik onun ardılları tarafından hemen iptal edildi, ama 287 yılında ortaya çıkan ciddi halk ayaklanmaları senatoyu Hortensia yasasını oylamak zorunda bıraktı; senato, bu yasaya göre, o sırada tüccar ve zanaatçı öğelerin artan bir etkiye sahip oldukları comitia tributaların kararlarını onaylama hakkından vazgeçiyordu. Bu kararlar artık senatonun onayı olmaksızın yasa gücüne sahip oluyorlardı.
Roma Ticareti
Roma, ticaretinin gelişmesi nedeniyle, yalnızca yerel mübadelede geçen eski bronz parasını 268 yılında bıraktı ve Greklerde çoktandır kullanılan gümüş ölçüsünü getirdi. ?ara, Juno Moneta (“Haberci”) tapınağının mahzenlerinde basılıyordu; bu nedenle “para” (“moneta”, “monnaie”, “money.”) sözcüğü “haberci” tanrıçanın adından türemiştir. Üzerinde Roma tanrıçasının başı bulunan gümüş “dinar” para birimi oldu. “Dinar” değer bakımından Grek “drahmi”sine eşitti; dörtte birine “sestertius” (sesters) deniliyordu; “as”, dinar’ın onda biri değerinde mangır (içinde biraz gümüş bulunan bakır –Ö.İ.) oldu; bu nedenle üzerine “X” sayısı basıldı ve ?enarius (dinar) sözcüğü de “On as” anlamına geliyordu.
Yine tüccar ve zanaatçı çevrelerin yararına olmak üzere, Appius Claudius, ticari işlemlere kolaylık sağlamak amacıyla Latin alfabesini büyük ölçüde basitleştirdi ve Appius Claudius’un klienti Cneius Flavius o zamana kadar “pontifex”lerin (Roma rahibi) gizi olarak kalmış olan adli koğuşturmaları yayınladı. Bu tüccar sınıfının temcilcileri, III. yüzyılın ilk yarısında, öylesine güçlendiler ki, İtalya’nın fethinden hemen sonra, Roma’yı batı Akdeniz havzasındaki büyük rakibi, eski Fenike kolonisi Kartaca’ya karşı savaşa girmeye zorlayacak duruma geldiler.
Batı Akdeniz egemenliğini ele geçirmek için yapılan bu ?ön (Romalılar, Kartacalılar için Fenikeli anlamına gelen “?oeni” sözcüğünü kullanıyorlardı) Savaşları, İlkçağın emperyalist savaşları olarak tanımlanmaktadır (“Roma ile Kartaca arasındaki savaş ikisi açısından da bir emperyalist savaştı.”); çünkü Roma ve Kartaca’nın sömürgeci (kolonici) ve fatih oligarşileri arasındaki bir çıkar çatışmasından kaynaklanmaktaydılar ve iki devletin halkının yıkımına ve yoksullaşmasına neden oldular
IX. yüzyılda kurulan Fenike kenti Kartaca (Kart-hadtha, başka bir deyişle “Yeni Kent”) Afrika kıtasından bir kıstakla ayrılan bir yarımada üzerinde, olağanüstü elverişli bir konuma sahip bulunuyordu. Dıştaki, ticaret gemisi rıhtımlarıyla ticarete ayrılmış; içteki, 220 savaş gemisi alacak şekilde düzenlenmiş ve birçok tersane ve dokları kapsayan iki iç limandan oluşan görkemli limanı, Kartaca’nın en önemli bölümüydü. Birkaç katlı evleri, dükkânları, ambarları, konutları ile bir merkez pazaryerinin çevresine konmuş olan Kartaca’yı ve limanını sağlam surlar koruyordu.
Roma ve Kartaca
İlkçağ yazarları Kartaca’nın nüfusunu, biraz abartarak, 700.000 kişi tahmin ediyorlar. Kartacalılar, yaygın deniz ticaretleri tabanına dayanarak, bütün batı Akdeniz kıyılarını ve adalarını kapsayan, büyük bir ticaret ve koloni imparatorluğu kurmuşlardı; koloni ve ticaret acentalarını tam anlamıyla Afrika’ya (Leptis, ?tica, Thapsus), bugünkü Fas kıyılarına, güney İspanya’ya (Gades-Cadix-vb.), batı Sicilya’ya (?anormos, Drepana, Lilaeum-Lilybaion-), Korsika’ya, Sardinya’ya, Balear adalarına yaymıştı. Boyun eğmiş halkları her yerde Kartaca’lı valiler yönetiyordu. Fenikeli denizcilerin girişimci ruhları, cesaretleri ve ustalıkları kentlerine büyük zenginlikler yığıyordu: Afrika’nın okyanus kıyılarının zenci köleleri, altın tozu, fildişi, Britanya’nın kalayı, Kuzey Denizi’nin amberi. Polybios, Kartaca’yı dünyanın en zengin kenti sayıyordu. Kartaca, imparatorluğunu korumak ve genişletmek için, bir bölümü zorla silah altına alınan yerli halktan (Numidialılar, Libyalılar), bir bölümü yarı barbar uluslardan (Ligurlar, Keltler, Samnitler-“Campanialılar”-) ücretli askerlerden oluşan mükemmel bir ordu kurmuştu.
Kartacalı komutanların komuta ettiği bu birliklerin donanımı kusursuzdu ve savaş filleriyle takviye edilmişti. Grek tipi üç sıra kürekli kadırgalarından hem çok daha büyük, hem daha hızlı beş sıra sürekli kadırgaları ilkin Kartacalılar denize indirdiler.
Kartaca’da iktidar büyük bir zengin köle sahibi, tüccar ve büyük toprak sahibi topluluğunun elinde bulunuyordu. Tarım bu kentin ekonomik yaşamında önemli bir yer tutuyordu: Verimli Badradas vadisinde, üzerlerinde köle çalıştırılan geniş topraklar uzanıyordu. Bu nedenle, Kartaca’nın iç politikasının büyük bir bölümüne, yönlendirici görevleri ele geçirmek için hiçbir şeyden çekinmeyen iktidardaki oligarşinin tüccar ve tarımcı kesimleri arasındaki mücadele egemen olmuştu.
Kartaca Savaşı
Aristoteles bu konuyla ilgili olarak, Kartaca’da bütün görevlerin satın alındığını bile ileri sürmekteydi. Diktatör yetkilerine sahip olan “Beşler kurulu” ve hemen hemen bütün yüksek memurların 28 üyeli yüksek kurulları ve başkomutan– bağlı olduğu korkunç “yüz yargıçlar” mahkemesi, en zengin ailelerin (en zengin ve en etkili olanı Magon ailesiydi) üyeleri arasından seçiliyordu.
Halk meclisi, halkın hoşnutsuzluğunu çoğaltmaktan başka bir işe yaramıyordu. Yöneticilerinin insanlık dışı eylemlerini aklamak için, rahipler halkın ruhuna bilinçli olarak zulüm tohumları ekiyorlardı: Tanrıça Tanit’e (Fenike’nin Astarte’si) köleler, tutuklular, suçlular kurban ediliyor ve yeni doğmuş çocuklara kadar Bael’e (Moloh) kurban sunuluyor, vücutları putun açık ağzından içeri atılıyordu; zenginler kendi çocuklarının yerine yoksullardan satın aldıkları çocukları kullanıyorlardı İnsan kurban etme geleneği Kartacalılar’da öteki ilkçağ uluslarına oranla daha uzun sürdü.
Boyun eğmiş uluslara ve boylara yapılan baskılar duyulmamış boyutlardaydı. Libyalılardan (Afrika’nın yerli halkı) alınan vergi çiftçilerin gelirlerinin yarısını aşıyordu.
Kartaca, imparatorluğunu korumak ve genişletmek için, bir bölümü zorla silah altına alınan yerli halktan (Numidialılar, Libyalılar), bir bölümü yarı barbar uluslardan (Ligurlar, Keltler, Samnitler-“Campanialılar”-) ücretli askerlerden oluşan mükemmel bir ordu kurmuştu. Kartacalı komutanların komuta ettiği bu birliklerin donanımı kusursuzdu ve savaş filleriyle takviye edilmişti. Grek tipi üç sıra kürekli kadırgalarından hem çok daha büyük, hem daha hızlı beş sıra sürekli kadırgaları ilkin Kartacalılar denize indirdiler.
Boyun eğmiş uluslara ve boylara yapılan baskılar duyulmamış boyutlardaydı. Libyalılardan (Afrika’nın yerli halkı) alınan vergi çiftçilerin gelirlerinin yarısını aşıyordu. Kartaca ticaretinin en önemli mallarından biri, kendilerine “insan avcıları” lakabının takılmasına neden olan köle ticaretiydi; köle emeği, aynı şekilde, Afrika ve Sicilya’nın birçok zengin mülklerinde kullanılmaktaydı. Toplumsal ilişkilerin Kartacada çok gergin olduğunu tahmin etmek hiç de güç bir şey değil. Eski yazarlar, oligarşinin fesat ocakları arasındaki mücadelelerle ilgili olarak verdikleri bilgilerin dışında, çeşitli halk ayaklanmalarından söz etmektedirler.
Toplamsal iç çelişkiler, köleliğe dayalı Kartaca devletinin en zayıf yanını oluşturuyordu. Bu çelişkiler, o dönem Roma’sındaki çelişkilerin sertlik düzeyine ulaşmaktan uzaktı ve henüz ilkel olan toplumsal yapısı, bu nedenle, daha bağdaşıktı.
Batı Akdeniz Egemenliği Roma yazımızı okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Diğer bir yazımızda Cannae Savaşı Kartaca ve Roma Savaşı hakkındaki makalemizi okuyabilirsiniz.
I am not sure where you are getting your information, but good topic.
I needs to spend some time learning more or understanding more.
Thanks for wonderful info I was looking for this info for my mission.