Arkeoloji🌐Kartaca ve Roma SavaşıMS.MÖ Savaşlar

Pön Savaşları Roma ve Kartaca -2

Pön Savaşları Roma ve Kartaca -2

Birinci kısmı okudunuz mu ?

buradan okuyun

Pön Savaşları Kartaca ve Roma -2. (MÖ 221) yılında, bir süre önce bir İspanyol yurtsever tarafından öldürülen Asdrubal’in ölümünden yararlanan Roma senatosu, Erbo (İberus) ırmağının güneyindeki Grek-İber kenti Sanguntum’u koruması altına alarak, bu generalle yapmış olduğu antlaşmayı bozdu. Kartaca’nın İspanya’daki ordusunun başkomutanlığına, Hamilkâr Barkas’ın yirmi beş yaşındaki oğlu Hannibal atanmıştı.

Babası onu daha çocukken sonsuza dek Roma’nın düşmanı olacağına yemin ettirmişti. Grek öğretmenlerin yönetiminde kusursuz bir eğitim gören Hannibal, kısa sürede parlak bir komutan oldu. Titus Livius (XXI, 4), kendisine göre, Roma’nın yeminli düşmanı Kartaca’nın sinsilik ve gaddarlığını temsil eden bu çarpıcı insanın görkemli bir portresini bıraktı; İkinci pön (Kartaca) Savaşı incelemesinde Romalı tarihçiyle birlikte temel kaynağımız olan polybios da Hannibal’i buna benzer bir kimlikte tanıtmaktadır. Savaş çıkarmak için bahane arayan Hannibal, Sanguntum üzerine yürüdü ve burayı sekiz ay süren bir kuşatmadan sonra aldı ve halkın hayatta kalan bir bölümünü Kartaca’ya gönderdi.

Romalılar hemen Kartaca’ya bir elçi gönderip, “Roma halkının müttefiklerine karşı şiddet kullanmak”tan suçlu Hannibal’in kendilerine teslim edilmesini istediler. Kartaca “senatosu” bu isteği geri çevirdi, Roma bunun üzerine Kartaca’ya 218 yılında savaş açtı.

Roma senatosu tez ve kesin bir yengiden emin bulunuyor ve Kartaca’nın hesabını görmek için Afrika’ya sefer hazırlıyordu. Ama Hannibal, 90 bin Libyalı ve İber piyadeden, 12 bin süvariden ve büyük sayıda filden oluşan görkemli bir orduyla, 218 yılı ilkbaharında, karadan İtalya üzerine yürüyerek Romalıların planlarını bozdu. Kuzey İspanya’nın boyun eğmemiş bölgelerinden elde kılıç kendine yol açmak, güney Gallia’nın kıyı bölgelerinden zorla, tehditle ve armağan vererek geçmek zorunda kaldı.

Hannibal, Rhone (Rhodanus) nehrine yarıya inmiş bir orduyla ulaştı ve ancak Eylül ayı sonunda, geçitlerin daha şimdiden aşılmaz olduğu Alp Dağları’nı geçmeye girişti; birçok asker ve yük hayvanı buzlarla kaplı yolları geçerken uçurumlardan yuvarlandı.
Hannibal, on beş gün sonra, Gallia Cisalpina düzlüğüne indiği zaman, 20.000 piyadesi, 6.000 süvarisi ve 3 fili kalmıştı. Ama kısa bir süre önce Roma’ya boyun eğmiş olan Keltler hemen onun saflarına katıldılar. Hannibal, Roma öncülerini Ticinus’ta yendikten sonra, ?o nehrini geçti ve Trebia kıyılarında, kendisiyle karşılaşmak için acele eden konsül Tiberius Sempronius ve konsül Cornelius Scipion’un ordularını bozguna uğrattı. Gallia Cisalpina ve halkçı partinin son yıllarda kazandığı toprakların yitirilmesi Roma’yı iyice karıştırdı ve partiler arası mücadele adamakıllı şiddetlendi.

Halkın çıkarları konusunda, senatus ve soylu sınıf, yeteneksizlik ve ihmalcilikle suçlandı. 217 yılında halkın gözdesi C. Flaminius konsül seçildi ve senatonun karşı çıkmasına karşın, Aretium’da toplanmış ve Roma yolunu tutan ordunun komutanlığını aldı

Ama Hannibal, düşmanın bu dağlık bölgedeki mevzilerinin çevresini dolaştı. Birlikleri, büyük insan ve hayvan kaybına karşın (son fil öldü ve Hannibal bir gözünü yitirdi), Toscana’nın geçilmez kabul edilen bataklıklarını dört günde aştılar ve sonunda Roma ordusunun arkasına ve kendilerini Roma’ya götürecek açık yola ulaştılar. Düşmana yetişmek için aceleyle harekete geçen Flaminius, Trasimunus gölü ile çevresindeki dağların arasındaki dar geçitte Kartacalıların kendisi için hazırladıkları tuzağa düştü; bütün ordusuyla birlikte konsül de yok oldu (217).

Bu yalnızca Romalıların uğradığı ikinci felaket değil, aynı zamanda halkçı partinin de yenilgisiydi. Hannibal, bununla birlikte, doğruca Roma üzerine yürüyeceğine, önce Roma konfederasyonunu ortadan kaldırmaya girişti. Adria Denizi kıyısı boyunca Lucania’da ilerledi ve kendini Roma boyunduruğundan kurtulmuş olan İtalik halkların kurtarıcısı ilan ederek Campania’ya girdi. Yolu üzerinde karşısına çıkan bütün kolonileri ve öteki bütün Roma ve Latin yerleşim yerlerini yakıp yıkarak ilerledi. Senatonun gözdesi dictator Quintus Fabius, pek ihtiyatlı olduğu düşünülen taktiği yüzünden kısa zamanda sevilmeyen biri haline geldi; kesin bir çarpışmadan sakınarak, dağ yollarından paralel olarak ilerleyerek düşmanın hareketlerini izlemekle yetiniyor, ovalardaki ve vadilerdeki küçük kolon çiftliklerini kaderiyle baş başa bırakıyordu. uyguladıkları bu taktik yüzünden Cunctator (Zamanlamacı) lâkabını kazandı.

216 yılında, senatonun bir başka adamı L. Aemilius Paulus ve halkçı partinin temsilcisi C. Terentius Varro konsül seçildiler. Halkın isteklerine boyun eğen senato konsüllere kesin savaşa girmeleri buyruğunu verdi. Ama konsüller arasında uyumsuzluk hüküm sürüyordu ve 216 yazının ortasında Cannae (Cannes) yakınlarındaki Aufidus (Apulia) vadisinde, Romalılar için elverişli olmayan bir durumda savaş başladı. Hannibal, Cannae’de süvarilerinin üstünlüğünden yararlanarak ve ustaca düzenlemeleri sayesinde, seksen bine yakın bir Roma ordusunu sardı ve hemen hemen yok etti.

Kuşatmadan, yanındaki bir avuç askerle birlikte ancak Varro kurtulabildi.
Cannae’den sonra Roma’nın durumu son derece kötüleşti. Cisalpina Gallialıları kitle halinde ayaklandılar ve Ariminum yakınlarında bulunan Roma birliklerini yok ettiler. Güney’de Samnitler, Lucanlar, Bruttlar Roma’dan ayrıldılar. Büyük Hellas’ın (Magna Graecia: Güney İtalya’daki Yunan kolonileri) birçok kenti Hannibal’den yana geçtiler; Capua bile Roma’ya ihanet etti. Yirmi beş bin kişilik bir Kartaca ordusu Sicilya’ya çıkıp Agrigentum’u ele geçirdi ve 214 yılında, Kartaca ile işbirliği yapmış olan Syracusae’nin ayaklanmasını destekledi.

Hannibal’le açıkça ittifak yapan Makedonia kralı, V. Philippos, İllyria’daki Roma topraklarına saldırdı. İspanya’da, Hannibal’in kardeşi Asdrubal, publius ile Cneius Scipion’un komutasındaki Roma ordularını yok etti. Kartaca’dan artık malzeme yardımı alan Hannibal, 211 yılında, Latium’a bile akın yaptı ve Roma’ya kadar ilerledi; Collina Kapısı’na yaklaşarak, kininin hedefi olan bu kente ilkin kendisi mızrak fırlattı. Roma devleti yıkımın eşiğine gelmişti.

Ama Roma, emekçi halkının bağlılık ve cesareti sayesinde bir kez daha kurtuldu. Cannae’den sonra, halkçı muhalefet kesildi. Romalılar ve sadık kalmış müttefiklerden, on yedi yaşından yukarı bütün askerler silah altına alındılar. 214 yılında, Roma’nın elinde 18 lejyon bulunuyordu. Hatta orduya alınan 8 000 gönüllü köle (volones) iki lejyon oluşturdu.

Roma yönetimi artık ordularını kullanırken daha ihtiyatlı, daha dikkatli davranıyordu. Famius Cunctator’un zamanlama taktiği örnek olarak alındı. Onu örnek alan generaller, Hannibal’in İtalya Konfederasyonu’nu dağıtmak ve bütün düşmanlarını Roma’ya karşı birleştirmek olan temel planını gerçekleştirmesini önlemek için çaba gösterdiler; Romalılar, Hannibal’in sayıca az ordusunu yalıtarak, yeni destekler, yeni kaynaklar bulmasına engel olarak, uzayan savaşın sonunda, ordusunun eriyip yok olacağını hesap ediyorlardı. Bu uzun vadeli ve karmaşık, İtalya ekonomisini büyük ölçüde etkileyen planı uygulamak için Roma’ya 215’ten 205 yılına kadar, on yıl geçti. Romalılar, 215 yılından 210 yılına kadar ilk beş yıl, Liris ırmağı boyunca uzanan müstahkem koloni hattının gerisinde, yarımadadaki mevzilerini güçlendirdiler, sonra Campania ve Samnium’un gerilerine kadar ilerlediler.

211 yılında, Capua’yı aldılar; öteki ayrılıkçı Campania kentleri daha sonra düştüler. Asi kentlerin bütün yüksek memurları kılıçtan geçirildiler ya da idam edildiler, halkın büyük bir bölümü açık arttırmayla satıldı ve geri kalanlar Etruria’ya yerleştirildi. Roma savunma hattı daha sonra Apulia ve Lucania sınırlarına aktarıldı; bu harekâtın sonunda Hannibal, güney İtalya’ya kıstırıldı.

Aynı süre içinde, Sicilya’ya önemli sayıda birlikler gönderildi. Konsül M. Claudius Marcellus, kendilerini sömüren Grekler’den nefret eden adanın eski halkı Sikellerle bir anlaşma yaptı ve Syracusae’yi kuşattı. Kentin savunmasını ünlü matematikçi Arkhimedes (Arşimed) yönetiyordu; Syracusae iki yıl süren kuşatmadan sonra, 211 yılında, ele geçirildi; galipler burada korkunç bir kırım yaptılar ve kenti yağmaladılar.

209 yılında, Romalılar, Sicilya’daki Kartaca ordusunu kesinlikle ezdiler ve ana üsleri Arigentum’u ele geçirdiler. Romalılar, Sicilya’yı yakıp yıktılar ve Kartacalılar bir daha bellerini doğrultamadılar. Kentin yoğun kültürel hayatı sona erdi ve bütün ada, çiftliklerinde sayısız köle sürülerinin çalıştığı bir Roma tarım eyaleti durumuna indirgendi. Romalılar, nihayet Hellas’ta da, Hannibal’in müttefiki Makedonialı philippos karşısında da başarı kazandılar (“Birinci Makedonia Savaşı” sırasında). Philippos, İtalya seferi tasarısından vazgeçmek zorunda kaldı ve 205 yılında, Roma’yla barış yaptı. Ama Hannibal’e en büyük darbeyi, İberia yarımadasında 211 yılında ölen proconsul’un yirmi dört yaşındaki oğlu, general. Cornelius Scipio’nın komutasındaki ordu İspanya’da indirdi. Scipio, 209 yılında, Cartagena (Carthago Nova) yıldırım harekâtıyla, kentin gümüş madenleri, malzeme depolarıyla birlikte ambarlarını ve askerî atölyelerini ele geçirdi.

Ülkenin doğu ve güney bölümleri daha sonra Roma eyaleti haline geldiler. Bununla birlikte, Scipio, Hannibal’in kardeşleri Asdrupal ve Magon’un, ordularının kalıntılarıyla birlikte, ağabeylerine yardım için İtalya’ya gitmelerine engel olamadı. Ama bu sefer ikisi için de felaketle sonuçlandı; Asdrubal, Ambria’da Sena Gallica’da yapılan muharebede yok olan orduyla birlikte öldü ve başı Hannibal’in ordugâhına atıldı (207). Magon, Liguria’ya yaptığı çıkartma girişiminde başarısızlığa uğradı. Tarentum körfezine sıkışıp kalmış, ordusunu güçlendirmek umudunu yitirmiş olan Hannibal, Roma için bir tehlike olmaktan çıktı.

Bunun üzerine, savaşın başlamasından on üç yıl sonra, sıra Roma’nın ilk planına, doğrudan Kartaca’ya saldırmak tasarısına geldi. 205 yılında, konsül seçilen Scipio bu harekâtı gerçekleştirmekle görevlendirildi. Senatonun, hazinenin boş olduğu bahanesiyle ödeme yapmayı kabul etmemesine karşın, zengin Romalıların ve müttefiklerin gönüllü katkılarıyla bu sefer yapıldı. Ganimetin çekiciliği gönüllü katılmalara yol açtı.

Ordusunu dört yüz yük gemisiyle Sicilya’dan Afrika’ya geçiren Scipio, Utica yakınlarında karaya çıktı ve kenti açlıkla teslime zorlamak için, Kartacanın en önemli ambarı olan Bagradas vadisini yakıp yıkmayla işe başladı. Numidia kralı Massinissanın Kartaca’dan ayrılıp Romalılara katılması, Scipio’ya olağanüstü süvari birlikleri kazandırdı. Kartaca senatosu barış önerisinde bulunmak için Scipio’ya elçi yollamıştı, ama artık başta bulunan Halk Meclisi, Hannibal’i geri çağırmayı ve kentin savunmasını ona vermeyi kararlaştırdı. Hannibal bu çağrıyı çoktandır bekliyordu: Kartaca’ya kendiliğinden dönerse, başarısızlığının bedelinin ödetilmesinden çekiniyordu.

Ordusunun geri kalan bölümüyle birlikte birkaç tekneye binip, Roma donanmasına görünmeden yurduna geri döndü (203). Afrika’ya gelince, kral Massinissa’nın düşmanı Numidia’lılar arasında ücretli asker topladı. Bununla birlikte, yengiden emin bulunmayan Hannibal, Scipio’ya barış önerdi, ama bu önerisi kabul edilmedi.

202 yılında, Kartaca’nın güneyinde, Zama yakınlarında yapılan kesin savaş, Hannibal’in düşman ordusunun merkezini yirmi dört fille yarma girişimine karşın, süvarilerin üstünlüğü sayesinde Roma ordusunun kesin zaferiyle sonuçlandı. Bütün Kartaca senatosu Scipio’nun karargâhına gitti, Romalı komutan barış görüşmeleri yapmayı kabul etti.
Scipio tarafından yazdırılan barış koşulları son derece ağırdı (201). Kartaca, Afrika’daki topraklarının az bir bölümünü koruyordu; Roma yönetiminin izni olmaksızın komşularıyla savaş yapması da yasaklanıyordu; bütün ordusunu dağıtacak; fillerini ve on adet üç sıra kürek kadırganın dışında bütün donanmasını yok edilmek üzere teslim edecekti; Kartaca, ayrıca, savaş süresince aldığı bütün ganimetleri geri vermeyi, bütün tutsak kaçakları teslim etmeyi ve Afrika’dan ayrılıncaya kadar Roma ordusunun gereksinimlerini karşılamayı üstleniyordu; nihayet, galip taraf Kartaca’ya 10.000 talantoluk büyük bir vergi yüklüyordu.

Scipion’un, antlaşmanın uygulanmasını güvence altına almak için, İtalya’ya göndermek üzere, Kartaca’nın en soylu ailelerinin çocukları arasında yüz rehine seçmeye hakkı vardı. Kartaca artık gücünü ve özgürlüğünü yitirmişti, çünkü Romalılar, Kartaca’nın iç işlerine karışmakta gecikmediler; bu durum, Hannibal’i, Roma’ya karşı yeni bir mücadele hazırlamak amacıyla doğuya, Suriye kralı Antiokhos’un yanına kaçmaya zorladı.

Roma tehlikeli düşmanı karşısında kazanılan zaferi kutladı.Afrika’dan on üç bin gümüş lira getiren Scipio, devletin bir numaralı kişisi durumuna geldi ve kendisine görkemli “Africanus” (Afrikalı) unvanı verildi. Ama İtalya toprakları üzerinde on beş yıl süren savaş ülkenin ekonomisine büyük bir darbe indirmişti. Roma yurttaşlarının yarısından fazlası yok olmuştu: 220 yılında yapılan sayımda 270.000 olan askerlikle yükümlü yurttaş sayısı, 207 yılında yapılan sayımda 137.108 yükümlüye inmişti.

İtalik halkların uğradığı insan kaybı da ağırdı, çünkü dört yüz kentin ve hatta birçok bölgenin bütün halkı kısmen Hannibal tarafından ve daha fazlası da Roma’nın cezalandırma seferlerinde kılıçtan geçirilmişti. Romalılar Capua ve Tarentum’un bütün halkını köle olarak satmışlar, Hannibal’e en uzun süre ve inatla bağlı kalmış halklardan biri olan Bruttium halkını toptan yok etmişlerdi. Savaşın yıkımlarından kurtulmuş yerleşim yerlerinde bile halkın huzuru, toprakların boşalması, sürekli askere alınmalar, ağır savaş vergileri, fiyat artışları (örneğin, tuzun fiyatı iki katına çıkmıştı), paranın değerinin düşmesi yüzünden büyük ölçüde azalmıştı. Dört bir yana dehşet ve ahlaksızlık saçan haydut ve serseri çeteleri İtalya’yı talan ediyordu.

Ama aynı süre içinde ve özellikle Birinci Pön (Kartaca) Savaşı’ndan sonra, başta sanayici ve tüccar katmanları olmak üzere Roma toplumunun üst sınıflarının zenginliği büyümüştü. Romalı tüccarlar, Capua, Tarentum ve Syracusae’nin ticaret ilişkilerinin mirasını toparlıyorlardı. Vefasız müttefiklerden yapılan zoralımlar (müsadereler) sayesinde, devletin toprakları önemli oranda çoğalmış ve bu toprakların hemen hemen tümü, savaş kârlarının ve ganimetlerinin fazlasını tarım alanına yatıran büyük işadamlarının ellerine geçmişti.

Halka gelince, toprak dağıtımı istememesini sağlamak amacıyla, 190 ile 180 yılları arasında, Campania, Bruttium ve Gallia Cisalpina’da (Mutina, Parma, Bononia) yıkılan kentlerin yerine yeni koloniler kurularak ağzına bir parmak bal çalınmıştı. Zayıf düşüp saygınlığını yitiren halkçı parti uzun süre siyaset sahnesinden uzaklaştı ve son hızla gelişen Roma plutokrasisi (en zenginler yönetimi) karşısında muhalefetten vazgeçti. Bu nedenlerle, Kartaca zaferini izleyen on yıllarda Roma politikası, zenginleşen soylu sınıf ve durmadan büyüyen servetleri, savaş malzemesi sağlanması ve kolonilerin gelirlerine dayalı “atlılar” tarafından çizilen doğrultuda hiçbir engelle karşılaşmaksızın ilerledi.

Akdeniz’in batı havzasının fethi tamamlanınca, yayılmacı tutkuları sınır tanımayan Roma’nın yönetici sınıfları, hemen doğunun fethine hazırlanmaya başladı.


mehmet-aslan

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu